20 Mayıs 2012 Pazar

BiM

biz farklı şehirlerde, aşağı yukarı aynı itina ve nizamla yerleştirilmiş bim raflarında buluşuyorduk seninle. öyle bir oyun kurmuştuk sonra seni bim'de bırakıp yağmurlu sokaklarda yürümeye başlıyordum. kocaman ayaklarımın yanlarından patlattığı ayakkabımın içine su tanecikleri kaçıyordu bense yalnızlıktan ve kahırdan müsdarip yoluma devam ediyordum. her şey kendiliğinden gelişmişti, kendiliğimden büyümüştüm bundan 10 sene evvel kocaman gelen sokaklar ve apartmanlar minnacık kalıyordu gözümde, aklımın bir köşesine seni atmış acaba onun da böyle sokakları var mıdır diye düşünüyordum. ilkokuldan eve doğru uzanan yokuşu sekiz yıl boyunca yürümüştüm, boş ve dağınıktı. şimdi bim'in nizamından nasibini almış olacak ki tımar ediyorlardı onu da. hemen sağdaki boş arazi bir inşaatın ıssızlığı olmuştu, yağmur yağarken bağıran işçilerin sesini iletiyordu. onlar ki dünyayı yaratanlardı belki de ama yoktular. eve yaklaştıkça duvar yazılarının değiştiğini, bakkalların değiştiğini, korktuğum sokakların mânâsızlığını farkediyordum. eskiden koca mahallede 2 tane olan bakkal yerini adım başı dikilen minimarketlere bırakmıştı, anlayacağınız bizim sokakta küreselleşen ekonominin çeşitliliğinden nasibini almıştı. ama yine de hiçbiri şemsiyeli çikolata satmıyordu. olsaydı hemen ilk gördüğüm bakkaldan alırdım malum yağmur yağıyor beni belki yağmurdan korurdu. ama ayakkabılarım? onlar yırtıktı tıpkı 10 sene önceki gibi ama bugünkü yırtıklık bana acı vermiyordu belki de başka ayakkabılarım olduğu içindir.

5 Mayıs 2012 Cumartesi

taksim'in simitçileri


bi çingene hüznüm var, yağmur yağdırıyor şimdi
mikail göz kırpışı olamaz mıydı
şimşek,
eğer tanrı olsaydı.

cumartesi bugün, yorgun, bitkin, perişan
akşam oldu çünkü bütün hafta yorgunluğu atılmalıydı
kızlar odakule'den aldıkları çakma bershka'ları giymişlerdi
çakma konversler, çakma ümitler, çıkma aşklar
ikinci kalite bir hüzne neden olmazlar mıydı?
asılları kader mahkumu eder zaten ne gerek var?

her kelimesi özenle seçilmiş konuşmalar,
müşteri hizmetlerini ararken biriktirdiğimiz haklı öfke
birini sevmeye çalışırken hep sol cebimizdeki otonom düşünce;
ya beni terkederse?

yağmurun yükselttiği toprak kokusunu 3 senedir duyamıyorum
ve
taksimdeki simitçilerin hiçbirine güvenmiyorum;
ya sivil polis çıkıyorlar
ya da ısıtılmış simitleri kakalıyorlar.

lümpen kroleter.