25 Ocak 2012 Çarşamba

çocuksan güzelsin

çocuksan güzelsin, dünya güzel, herşey güzel. yazasım yok aralar ama mini minnacık bir Bulut'um var, zamanlarım ona gidiyor hep. o çocuk ve güzel, çocuksan güzelsin.

sana kelimeler hazırladım

23 Ocak 2012 Pazartesi

halimden konan anlar

bir de çorabın üstüne patik giyen şehirli, şiirsever, yalnız genç kadınlar anlar.

18 Ocak 2012 Çarşamba

seni hayatta tutmak istiyorum

çingeler seni seviyorum demek yerine "seni hayatta tutmak istiyorum" derlermiş. bir dostun facebook durum güncellemesinden öğrendim. ne güzel değil mi?

15 Ocak 2012 Pazar

penye ve hakikat




iyiydik. penyelere inanıyorduk
doğum günü şarkılarına, pastalara ve mumu üfleyen kişiye
iy ki doğmuş olmanın neşeli gerekliliğine
kimyaya, ölçü ve tartı aletlerine inanıyorduk
adı fatma, fatma'ya hemen inanıyorduk
sergio leona'ya, elektrik enerjisine
adı ali, ali'ye niçin inanmayalım

iyiydik
ikinci tokatları kültürel fark kuramıyla açıklıyorduk
birincisi doğaçlamaydı zaten
üçüncü tokat ama insan haklarına aykırı
insan haklarına inanıyorduk
john locke'a ve john wayne'e
bir yerden bir yere gitmeye inanıyorduk
montlara, pamuk tarlalarına, virginia tütününe

ölülerin yönetimindeki dirilerin savaşına
ama en çok penyelere
"lili marlen şarkısı ne kederlidir"
aldık, kabul ettik; çok kederlidir
buralarda bir yerdeydi, ona da inanıyorduk
her neydiyse zaten şüphe yok inanmamıza
el kameralarına, merhamete… reno toros'a
nerdeyse iman edecektik üretimden kalkmasa

iyiydik
penyelere inanıyorduk. monogamiye ve sürprizlere
sürpriz diyen bir ağzın kibirli büzülüşüne
bikini adasına ve bahçıvan pantolonlara
kremlere ve troçki'nin dürüst biri olduğuna nedense
kiraz zamanına, tanpınar' a
istanbul dünya başkentidir cümlesine ve kepekli pirince

kayıp kardeşlere, ölü dillere, mühendislere
kayıp kardeş fikrinde kulağa hoş gelen bir şey yok mu
jodie foster'a ; hep beraber
elmalılı tefsirine, bir kısmımız
çok azımız karabaş tecvidine

terlemeye, rutubete, madonna'ya
vatan değerli bir arsadır, millî emlakçılara
devlet demiryollarına ve halkın karayollarına
çift güllü yasin kitaplarına
mor beyaz afyon çiçeklerine değil ama
bir daha: çift güllü yasin kitaplarına

kendine iyi bak dileklerine; görüşürüz
niye görüşeceksek
şadırvanlara, antik dünyaya; roma ve üç kıtaya
sözleşmelere ve sosyal sigortalara
yerlere tükürmemeye
-göklere tükürebilirsiniz-
israiloğulları israilkızlarını öldürürken
iyiydik, penyelere inanıyorduk

Osman Konuk

12 Ocak 2012 Perşembe

seni sonsuza kadar sevdim

kötü hissetmek: kimseler, arkadaşlar, herkesler
ölü bir iktisatçının kaderini özetler
öldü ve bütün mağazalar açıldı
doğru anlamak diye buna derim
binadaki çaycıyla aynı partiye oy vermiş patronun bildikleri:
“bütün reklamlar doğrudur ve asla güvenlikçiyle göz göze gelme”
otomatik kötülük ve alttan ısıtmalı; alışınca yani
akşam oldumu işler karışır
yollarda kendi kendine konuşursun
dalgınsan hep biriyle karıştırılırsın
dizlerinden duyarsın, omuzçukurundaki su
devlet çucuum, bir artı bir çocuum, şehirdeki yetimim
seni sonsuza kadar sevdim
sen yokken gözyaşların silindi
işimiz, tek hünerimiz bu
kesinlikle tek başına deneme ama
öyle olmaz! öyle olmaz!
yakıcıdır, bir fazlası yıkar; boğucu daha derini
dans edemeyen dansçı kız biblolarına bakmak
sonsuza kadar dans edemez bilimi: işimiz bu
dünyanın en temiz evinde
bir yoldaş su içer, dünyanın en temiz bardağından
hiçbir şey karıştırılmaz ve şimdilik çörekler tazedir
işimiz, hünerimiz: gözyaşlarını silmek
bazı kitap yapraklarından koparıp koparıp da
pörsümüş gri pijamayla adi sünger yataklara kapandığında
dansçı kız biblolarının, dansçı ama hareket edemiyor
o bile ağlamaz senle, dene bak
söylemek, işimiz bu.
taklit bir gökyüzünün altında at koşturmak
gerçek bir süvarinin aklını taşıyarak
kolay değil, atlar şampiyon olur, gerisi unutulur
o çirkin, geçkin bakirenin
oyuncak tabancası doldurulur

gözyaşları nasıl ama birincilikle akardı

kötü hissetmek: kimseler, arkadaşlar, herkesler
henüz kusursuz tek saniye düşünemedim
ama tam iki kere, tek saniye eksiksiz
seni sonsuza kadar sevdim.

"osman konuk"

* film : nuri bilge ceylan

3 Ocak 2012 Salı

şeftali kokulu oda

şeftali kokulu kiremit renkli oda mutsuz bugün, pesvaye ve kenara fırlatılmış. birkaç milyon ışık yılı uzakta olması gereken gereksiz bütün hisler içine doluşmuş. duvarlarındaki kitapların yalnızlıktan mecali kalmamış, kendilerini fırlatmışlar sağa sola. filmler izlenmemekten şikayetçi kalemler kör olup yazamamaktan.

cebimde iki sinema ya da tiyatro bileti taşıyacak kadar cesur olmadım hiç. fazla tahammül etmekten, tahammül edilmeyi unutmuş 45'lik taş plağın isyanını dinlemektesiniz. pikniklerde kazılan ateş çukurunun bir köşesinde çay demlemekten bıkmış. karanlık benzini renklendiren renkli yazıları karartılmış. aynı şeyler piknik tüpünün üstüne yerleştirilen eski demir 25 bin lira için de geçerli. karanlık geceleri aydınlatmak adına, köylü mucidliğinin esirleri bu ikisi.

bir namusun bekçiliği görevini üç nesildir devam ettiren ceviz çeyiz sandığının halini düşünemiyorum bile. bağrına bastığı dantelalar, lifler ve oyaların ağırlığı altında yıllarca ezildiği yetmiyormuş gibi evladiyelik de olmuş. yüzümüzü eskittikleri gibi onu da eskitmişler.

suyu sıkılmış limon hiçbir işe yaramaz. bazı uyanık anneler kabuklarını önceden değerlendirmediği sürece limon suyundan başka hiçbirşeydir. üstelik meyve olduğu halde yıllar yılı sebze diye geçiştirilmiş. burdan iki tartışma konusu çıkabilir meyve ya da sebze gibi gruplara ayrılmalı mıyız? yoksa hepimiz aynı yolun yolcusu muyuz? şu da var, çeri domatesleri düşünürsek onlara erişmek için belirli bir maddi iyilik haline erişmemiz de gerekmez mi?

karnımızın ağrısını alsın diye kullandığımız kiremit tuğlaları da düşünürsek? ya misafir için saklanan çatallar, nevresim takımları, özel yiyecekler? sadece özel misafirler için yüzden düşmemesi gereken o uyarılmış gülücük de neyin nesi öyle? özel sevişmelere saklanmış dantelli donlar, özel insanlara yapılan özel makyajlar ve kasılmaktan yenemeyen tırnaklar? lütfen biri bana bunları yazdığım için çıkıp da gerizekalı desin. ama ince kısmı altın sarısı 2si ince 1i kalın 3 şeritle çevrilen ve sadece özel insanlara sunulan çay bardaklarına ne diyeceksiniz? bana hiçbirşeyi kanıtlamanızı istemiyorum.

özel günlerimde tavan yapan ama genelde hep üzerimde olan aksiliğim, huysuzluğum ve yalnız kalma isteğim özel günüm olmamasına rağmen öldüren marjinal optimum bileşeniyle yine üzerimde.

canım çok sıkılıyor, iyi geceler.

dipnot: ben altta kalmayı hiç sevmiyorum.