27 Ekim 2012 Cumartesi

bu yalnızlık benim ilişmeyin

Esmer bir hasrete şarkılar sunmak, şarkılarda hüznü derinleştirme çabaları çok insani çokça da acı... Bir bebek tebessümü bütün acıları unutturabiliyor kucağımda şimdi yanı başımda elinde kocaman bir poğaça, dolu, gözlerle kocaman gözlerle gözlerime bakıyor, ekrana dokunuyor ve abisi alıp götürüyor...

Boğazlı kırmızı bir kazak içinde fazlasıyla üşüyorum dengesiz hisler besliyor, grip virüsleriyle sevişiyorum. Aklımda bir türlü yazıya dökemediğim mutsuzluklarım, erişmeden çürüyen meyve tadında aşklarım. Anlaşılan mutsuzluk nöbetleriyle yine baş başayız. Büyüdüğüm bu ev, bu sokaklar, bu semt zamanla vazgeçilir şeyler oldular. Sevmiyor değilim ama gitmek istiyorum, sahi insan gidince mutlu olacak mıdır? Ben olamayacağını düşünüyorum ama yine de deneyeceğim. O küçük bebek yine geldi yine kocaman gözlerle ve kocaman poğaçasıyla bana bakıyor ondan başka kimseyi sevmiyorum sanırım.

Bu evde yalnızım bu semtte bu sokaklarda bu dünyada ama böyle de yaşabilirim, yaşanabiliyor...

17 Ekim 2012 Çarşamba

Kader



" Çünkü hayatının değişmeyeceğini gayet iyi biliyor, buna da kader diyordu. Zaten kader, bir memurun sabit geliri gibiydi : Fiyatlar yükselip alçalsa bile maaşlar, yani kader değişmezdi. "


                                                                                    İhsan Oktay Anar/Yedinci Gün