8 Ağustos 2013 Perşembe

4 tanesi 1 lira

Bayram günlerinde kendini ebleh hissedenlerdenim ama buna dair bir şeyler söylemeyeceğim. Bunu size sıradan bir bayram gününden yazıyorum.

Sessiz mutsuzluklar vardır, kabullenmişsindir artık durumu ve bu ilk zamanlardaki kadar derinden üzmez seni. İnsan alışır, ara sıra bu mutsuzluğa neden olan şeyler akla gelir, yürek cızlar sonra normale dönersin. Baya baya normalleşir durumun, depremle yaşamaya alışan ancak deprem olduğunda panik yapan, sıradanlaşmış hallerle birlikte az biraz da obsesyonu olan birine dönüşürsün. Bazen aşk gibi biraz mutluluk verebilecek şeylerin peşine takılırsın, ilk zamanlar mutlu gibi olursun çünkü umut vardır içinde. Sonrası yine hüsran.

Ve farkedersin, kimsenin hayatında yer etmemişsindir, kimsede bir iz bırakmamışsındır, duygularını bozuk para gibi harcamışlardır keza seni de. Hatta belki de o kadar bile değeri yoktur. Arabesk durabilir hatta en klişesinden de olabilir bu söylediklerim ama insanlar birine kıyamazken seni çok rahat harcayabilir. Hayatın cilvesinden midir, kaderin sillesinden midir bilinmez nerden düştüğün belirsiz bir boşlukta debelenip durursun. Kimsenin biriciği olmamışsındır, kimse bıraktığın acıdan ötürü "o" demez sana ya da kimseyi pek de öyle mutlu etmemişsindir. Öyledir işte sıradan olmamak adına çırpınırken sıradan, pazardan 4 tanesi 1 liraya alınmış temizlik bezi gibisindir. Hiç bir zaman sukoçbırayt ya da vileda olamazsın çünkü insanlar sana geldikleri zaman duygularını, dar gelirli bir ailenin kısmıklığıyla vermeye başlarlar. Sen kendini ne kadar seversen sev, ne kadar yüceltirsen yücelt 4 tanesi 1 liraya satın alınmış çabucak kullanılıp atılabilen, vazgeçilebilen basit bir beze dönüşürsün. Gerçekten öyle olduğun için değil ama ne için olduğunu da bildiğimi sanmıyorum.

İşte öyle mutsuzluğuna, stabilliğine ya da kötü geçeceğini kabullendiğin haline geldiğinde dank eder aslında ucuz bir bez parçası gibi görüldüğün. Senin yerin daima semt pazarlarıdır, Migros'larda işin yok.