Ne zaman bir aşk olsa adı mutsuzluk oluyordu. Cennetin şol
değildi ırmakları ve asi kızlar “sometimes a person never comes back” diye
isyan çıkarıyordu. Kına gecelerinde gizlenen zulmün ve bir insanı sevmenin
yüklediği acıya isyan ediyordu kızlar. Doğacak kızları için endişeli olanlar
sakınıyordu ve adını hiç bilmedikleri insanlar onlara alkış tutuyordu.
Ve Çeliktepe’de bir oda, bu dünyaya açılıyordu camları. Çift
camlardan ses gelmiyor türküsü boşa çıkıyordu çünkü sokaktan gelen motor
sesleri, sokak gürültüleri, bir gelin alma merasimi ve diğerleri hepsi içeri
hücum ediyordu. Hikayesini bilmediğimiz ama tahmin edebildiğimiz milyonlarca ya
da milyarlarca insan-lar. Her birini keşfimiz, yeni bir dünya diye anlam
bulurken o anlamları yaratanın biz olduğunu anlamayacak kadar şuursuzduk.
Ve Çeliktepe’de bir oda, odanın bulunduğu apartıman
dairesinin kapısı, tek ışığı yanmayan fotoselli bir apartman koridoruna
açılıyordu. Merdivenci kadın için her bir dairenin önünde 10 litre hacimli şaşallar
bulunuyordu. Bir zamanlar pembe olan ve şimdilerde rengi kararan korkulukları
çok sıkılmış gibiydi, hızlı değil ama çabuk çabuk çıkın diyordu. Belki de
dermanı yoktu kim bilir? Apartımanın kapısı sol köşesinde çöplerin biriktiği
bir sokağa açılıyordu. Sokak Çeliktepe’nin girişine uzanıyor, solunda balıkçı
sağında patsocu az gerisinde kebapçı ve tam karşısında çiğ köfteci. Sonra bu
fast food sokağı bir gökdelenin düz yoluna uzanıyor ve diğer gökdelenlerin
gölgesinde boğuluyordu.
Kadın her sabah bu sokaktan geçiyordu, sıradanmış gibi
geçiyordu ve fakat oturup düşününce mekanın felsefesini bile yapabiliyordu.
Zaman boşluğunun felsefesiyle dans ediyordu bu sokak. Bir çok amaca hizmet
ederken bir çok gizi saklıyor bir çok anlam taşıyordu. Sokak kendinden
taşıyordu dünyaya açılıyordu ve bu zavallı sokağın zavallı insanları kurmalı
saat gibi, kurulup çalıp tekrar kuruluyordu.
Ve Çeliktepe’de bir oda, camından dışarı bakan bir kızın
bazı kızların ve bazı insanların odası belki de. Dünyaya ve gökyüzüne selam
duruyor bu oda. Bu oda eski kilimi, eski komidini ve sigara dumanından renk
değiştirmiş duvarıyla sadece kendiyken farkında olmadan bir çok anlamı alıyordu
içine, dünyaya taşıyordu. Çay demliğine, sandalyeye, yatağa, insana ve bir çok eşyaya
kol kanat geriyor ama onlara sahip olmuyordu.
Ve Çeliktepe’de bir oda, umutlu bir sevmenin sahibi karamsar
dünyasına kol kanat geriyor. Kendinden haberi yok bu odanın ama şarkıları çok
iyi biliyor. Gökdelenleri göremiyor ama gölgelerine maruz kalıyordu, bir alt
caddeyi göremiyor ama sesine maruz kalıyordu ve içinde yaşayanı taşıyor ama onu
anlamıyordu.
Ve Çeliktepe’de bir oda, ondan çok şey bekleniyor. Tıpkı
bizlerden beklendiği gibi, tıpkı bizler gibi kendinden olmayan birçok şeye
maruz kalıyordu. O odayı hiç anlamayacaktık tıpkı anlaşılmadığımız gibi. O
sadece bir oda ve mağdur bir oda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder