23 Ekim 2016 Pazar

Çeliktepe'de Bir Oda

Ne zaman bir aşk olsa adı mutsuzluk oluyordu. Cennetin şol değildi ırmakları ve asi kızlar “sometimes a person never comes back” diye isyan çıkarıyordu. Kına gecelerinde gizlenen zulmün ve bir insanı sevmenin yüklediği acıya isyan ediyordu kızlar. Doğacak kızları için endişeli olanlar sakınıyordu ve adını hiç bilmedikleri insanlar onlara alkış tutuyordu.

Ve Çeliktepe’de bir oda, bu dünyaya açılıyordu camları. Çift camlardan ses gelmiyor türküsü boşa çıkıyordu çünkü sokaktan gelen motor sesleri, sokak gürültüleri, bir gelin alma merasimi ve diğerleri hepsi içeri hücum ediyordu. Hikayesini bilmediğimiz ama tahmin edebildiğimiz milyonlarca ya da milyarlarca insan-lar. Her birini keşfimiz, yeni bir dünya diye anlam bulurken o anlamları yaratanın biz olduğunu anlamayacak kadar şuursuzduk.

Ve Çeliktepe’de bir oda, odanın bulunduğu apartıman dairesinin kapısı, tek ışığı yanmayan fotoselli bir apartman koridoruna açılıyordu. Merdivenci kadın için her bir dairenin önünde 10 litre hacimli şaşallar bulunuyordu. Bir zamanlar pembe olan ve şimdilerde rengi kararan korkulukları çok sıkılmış gibiydi, hızlı değil ama çabuk çabuk çıkın diyordu. Belki de dermanı yoktu kim bilir? Apartımanın kapısı sol köşesinde çöplerin biriktiği bir sokağa açılıyordu. Sokak Çeliktepe’nin girişine uzanıyor, solunda balıkçı sağında patsocu az gerisinde kebapçı ve tam karşısında çiğ köfteci. Sonra bu fast food sokağı bir gökdelenin düz yoluna uzanıyor ve diğer gökdelenlerin gölgesinde boğuluyordu.

Kadın her sabah bu sokaktan geçiyordu, sıradanmış gibi geçiyordu ve fakat oturup düşününce mekanın felsefesini bile yapabiliyordu. Zaman boşluğunun felsefesiyle dans ediyordu bu sokak. Bir çok amaca hizmet ederken bir çok gizi saklıyor bir çok anlam taşıyordu. Sokak kendinden taşıyordu dünyaya açılıyordu ve bu zavallı sokağın zavallı insanları kurmalı saat gibi, kurulup çalıp tekrar kuruluyordu.

Ve Çeliktepe’de bir oda, camından dışarı bakan bir kızın bazı kızların ve bazı insanların odası belki de. Dünyaya ve gökyüzüne selam duruyor bu oda. Bu oda eski kilimi, eski komidini ve sigara dumanından renk değiştirmiş duvarıyla sadece kendiyken farkında olmadan bir çok anlamı alıyordu içine, dünyaya taşıyordu. Çay demliğine, sandalyeye, yatağa, insana ve bir çok eşyaya kol kanat geriyor ama onlara sahip olmuyordu.

Ve Çeliktepe’de bir oda, umutlu bir sevmenin sahibi karamsar dünyasına kol kanat geriyor. Kendinden haberi yok bu odanın ama şarkıları çok iyi biliyor. Gökdelenleri göremiyor ama gölgelerine maruz kalıyordu, bir alt caddeyi göremiyor ama sesine maruz kalıyordu ve içinde yaşayanı taşıyor ama onu anlamıyordu.


Ve Çeliktepe’de bir oda, ondan çok şey bekleniyor. Tıpkı bizlerden beklendiği gibi, tıpkı bizler gibi kendinden olmayan birçok şeye maruz kalıyordu. O odayı hiç anlamayacaktık tıpkı anlaşılmadığımız gibi. O sadece bir oda ve mağdur bir oda. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder