21 Temmuz 2013 Pazar

neydi adın


içimdeki acı ve mutsuzluğu ifade edecek, sağa sola saçacak en acıklı şarkıydı adın. mutsuz olmak için çok geçerli sebeplerim vardı. yaylanın serinine çıktım, olmadı, ovanın sıcağında bunaldım, kaybolmadım.

tarhana ve gül burnu mevsimiydi adın, hazan günlerini getiren tatlı bir telaştın. soğuk bir kışa hazırlanıyorduk, oyunu bozup güneye kaçtın. ve neye elimi uzatsam, elimde sapı kalıyordu. bahtsızdım... varsa bile bedbahttım.

bir çok şarkının harmanıydın, dans da ediyorduk ve durmadan mutsuzduk. insan içinde ağlamayacak, üzülmeyecek kadar gururluydum, çikolatayı katık edip şekersiz çayla yutkundum. bilmediğin şeyler vardı, bir çok erkeğin asla bilemeyeceği şeyler... şehirli, şiirseven, yalnız olduğu kadar kış zamanları çetik giyen bir kadını anlayabilmek elbette güçtür, anlarım.

bir semaverin, minik musluğundan, adabınca demli bir çay koydum. gökyüzünün kirişlerini saydım, ay'ın sivriliğini hesapladım ve muhtemelen bana bir kaç milyon ışık yılı uzaktın. rakı içerken güzeldim buna hiç şahit olmadın. bir de açık hava hüznüm vardı onu da köyde bıraktım.

domates yetiştirebilmenin, huzuru tesis etmenin ve kendimi anlamanın sırrını aradım. sevginin emek olmadığını kabul edebilecek kadar kırılmıştım. eski bir nofrost olmayan buzdolabının cinnetine uyandım, güzel sabahlara şahit olmadım. dahası mutlu olmayacak gibiydim, bir kaç şiir okudum, mutsuzluktaki yerimi sağlama aldım.

yazılmış en acıklı dizeydi adın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder