25 Kasım 2012 Pazar

hüzünlü bir kasım yazısı

Kasım'da hüzün başkadır, yağmur başka türlü yağar, başka türlü ıslatır yağmur, yalnızca yalnızları ıslatır, sigarayı ıslatır. Gölgeler kaybolur ve artık sen de bir gölgesindir, gövdesi olmayan sahipsiz bir gölge. Aslında herşeyin bir mânâsı vardır da farkedemezsin. Taksim'de bir kafede iki yabancı oturur, gözlerinde mânâ ararsın, bulamazsın, ağlamak ister ağlayamazsın. Metrobüse binersin, o yağmurlara bir tuzlu yağmur daha eklersin. Kıvırcık kabarık saçlarını ya da varsa perçemlerini, gözlüğünü siper edersin yüzüne ki yağmur yağdığı görülmesin. Sessizce ağlaman gerekir çoğu zaman insan ağladığının görülmesini istemez. Acının, mutsuzluğun tarifi olmayınca yani insan zayıfsa, anlatamıyorsa herşeye rağmen yalnızsa ağlar başka bir yolu da mümkün değildir zaten.

Böyle bir günde, kıvırcık saçlı kız bir hüsrana daha uğramıştı. Denklem çok basitti, bir şeye isyanı vardı çok da arabeskti "sevip de sevilmemenin" hüznünü taşıyordu henüz, "küçük"tü. Büyümesi gerekiyordu, çırpınıyordu da demek ki çırpınarak büyünülmüyordu. Başka birşey lazımdı. Her yaptım sanışında yıkılan eserleri, her birleştirdim sanışında elinde yalnız kalp parçaları, kimseye değil beyaz bulutlara ihtiyaç vardı. Her canlının bir ruhu varken insan nasıl böyle ruhsuz ve mat olabilirdi? Sokak teyzeleri haklı mı çıkacaktı, anne öğütleri mi dinlenmeliydi, babadan korkulmalı mıydı? İnsan yalnızken  ayakta kalabilirdi ama neydi birine bağlanmanın, aşkı aramanın sırrı. Hep laf dinlemez asi çocuklar mı olacaktık, ana kucağından ayrılmamanın başka bir yolu yok muydu?

Bir bebeği mutsuz etmek, bir bebeğin soru sorarak bakan gözlerine sebep olmak ne ağır bir yüktür bilmezdim. Lanet olası göz yaşlarımla bir bebeğin soran gözlerine, hüzünlenen gözlerine sebep oldum. Her hüsranda "bir daha asla" demelerime döner oldum her asla dediğimi de dönüp dolaşıp yaptım. İnsan çelişik düşünce ve davranışların tümüne denk düşüyor. Her çelişki bir savaş demek, her savaşta insan kendinden düşüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder