21.
yüzyılın ironik başlayan ve sansasyonla devam eden yıllarındayız
ve yine bir yıla veda ediyoruz. Bu kez gariban değiliz alnımız
ak, hırsıza hırsız diyebiliyoruz katile katil. Hesap sormanın
hak olduğunu bellemeye başladığımız zulmün gırla gittiği,
başkaldırınınsa alıp başını yürüdüğü bir senedeydik,
geleceklerin daha coşkulu olması dileğiyle.
Bilmiyorum
ne ara hem Müslümcü hem şiirsever hem sokaklarda polise kök
söktüren anarşistler olduk. Bir dostum demişti "baba
yaşasaydı eline daşı, sopayı alır sokağa çıkardı"
bense akbank reklamına atıfta bulunarak "yılların babasını
neoliberal bir godoşa çevirmişlerdi biz onu yine de Zincirlikuyu
illegalitesiyle analım" yanıtını vermiştim. Yani her şey
değişiyordu doğrularımız yanlışlanıyor, yanlışlar değişiyor
oksi moronlaşmış* kavramlar dünyasına giriyorduk. Atatürkçü,
Apocu, teist, ateist direnmiştik dostluk sofraları kurmuştuk. Sahi
dostluk neydi? Tanımadığın bir insanın gözlerine talcidli su
dökmekti. Sevgi bir diğerinin derdine ortak olunca filizleniyordu.
Aşk bir havai fişek atımıyla başlıyordu. Hüzünlüydük,
aşıktık, öfkeliydik, anlaşıyorduk da biraz da romantik...
Yüzümüz
kimi zaman yıkılmış bir barikatın hüznüydü, Taksim'de sapan
tutan bir teyzeydi, Berkin'dik, Lobna'ydık, Medeni'ydik, Mehmet'tik,
Ethem'dik, Ali İsmail'dik adını sayamadığım bil cümle
direnişçiydik; birlikte olmayı birlikte ölmeyi öğrendik. Devlet
dersinde ölen çocuklardık, Roboski'ydik, Reyhanlı'ydık şiirimiz
karaydı, yüreğimiz deli. Şiirlerle, öfkelerle süsledik sokak
duvarlarını, kömür kokulu sokaklara, varoşlara döktük
isyanımızı, öfkemizi şarkı-garbı eksen edinmiş kara bir
memlekete doğru haykırdık, tomaları dövdük, atmleri tarumar
ettik.
Bizler
iyi çocuklarız toprağı istiyoruz, yeşili, komşularımızı,
gözlerimizin içine bakabilmeyi, gök kuşağının yedi rengini,
bil cümle tabiatın kendini; avmlere sıkıştırılmış
sinemalarımızı, tiyatrolarımızı, kitaplarımızı istiyoruz;
beton yığınlarında kaybolmayan yüreklerimiz yaşamın şaka
olmadığını anlayalı çok zaman oldu. Bizi yönettiğini zanneden
kokuşmuş sürüleri, hırsızlar, alçaklar, katiller yaptıklarının
hesabını verecekler. Umutla bakıyoruz yarınlara,
direngenliğimizi, tazeliğimizi kaybetmeden, öfkemizi dindirmeden
ama aşk ile geliyoruz yarınlara, yeni yıllara...
Aşk
ile geliyoruz; hastane ranzalarından, mahpuslardan, Cihangir'in
merdivenlerinden, Gülsuyu'ndan, Gerze'den, Esenyurt'tan,
çocukluğumuzdan ve çocuk kalmışlığımızdan.
Ve
Kazanıyoruz.
Özgüç'e
selam olsun.
29.12.2013 tarihli Fraksiyon.org'ta yayınlanan yazımdır...
http://fraksiyon.org/ask-ile-geliyoruz/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder