19 Mayıs 2014 Pazartesi

Hüznünüz İsyan Olsun


"Ağır ağır geldiler
Sonra hergün geldiler artarak geldiler
Kadınları çocukları ve alkışlarıyla
Yoğurt mayalar gibi geldiler
Pişkin ekmekleri bölüp de paylaşır gibi
Su gibi ateş gibi
Her gün yeni ağızlar eklendi ağızlarına
Yeni yollarla tanıştı ayakları
Her gün yeni kabuklar çatladı
Yeni kulaklar işitmeye başladı söylediklerini
Bir kent oldular sonunda
Ve adını değiştirdiler ülkenin"1


İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin raporlarına göre 2014 yılının ilk 3 ayında 276 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirmişti. Yine aynı meclisin daha evvel yayınladığı rapor ve çalışmalara bakarsanız Türkiye'nin "iş kazalarında" ne vahim durumda olduğunu görürsünüz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın verileri ise tabiatıyla gerçekleri yansıtmıyor. Dün de Soma'daki özel maden ocağında gerçekleşen patlamada, açıklanan rakamlara göre (şimdilik) 252 insan yaşamını kaybetti. Sendikaların tepkisi içler acısı, devletin tavrı kan donduruyor, insanlar "tane" oluyor; bedenleri bir bir yer altından çıkarılırken.

Bu bir yas yazısı değildir. Acının, hüznün, öfkenin isyan olması gerektiğini düşünüyorum. Birileri zengin olsun diye, yer altında ve üstünde kötü bir yaşam, insan dahi hiçbir canlıya yakışmayan koşullar dayatılırken elde ettikleri kârla şehirleri rezidans, avm ve plazalarla "lüks" bataklıklara çeviriyorlar. Onlar bunu yaptıkça kendimize, insanlığımıza ve bil cümle tabiata yabancılaşıyor ve makinalaştırılıyoruz. Aramıza nifak tohumları ekiyorlar.

Bizleri birer kurbanlık gibi katlediyorlar. İstikrar sürsün Türkiye büyüsün diye, her yıl yüzlerce işçi yaşamını kaybediyor. Ölümler basit birer sayı oluyor ve bir iki insan ölünce daha az ses çıkıyor; sanki ölümün azı makbülmüş gibi. Yüzlercesi ölünce "şehit" oluyorlar. İşte açmaz da burda başlıyor. Şunu artık söylemek gerekiyor: "Şehit mehit değil madenciler, daha fazla kâr için en kötü koşullarda çalıştırarak öldürdüğünüz, insan yerine koymadığınız işçiler."

Dün patlama gerçekleştiğinden beri HDP ve CHP'nin Soma'daki maden ocaklarıyla ilgili verdiği araştırma önergelerinin AKP grubunun oy çokluğuyla reddedilişinin belgeleri dolaşıyor sosyal medyada. Kendini akademisyen olarak tanımlayan kimi leş kargaları karbonmonoksitin tatlı bir ölüme neden olduğunu söylüyor. Ülkenin başbakanı ve şürekası gerek mecliste, gerek bir takım etkinliklerde ağzı kulaklarında pozlar veriyor ölen işçiler madenden çıkarılırken. Formaliteden bile üzülmüyorlar, o kadar kara kalpliler o kadar gözleri dönmüş.

Sonra birileri çıkıyor, işçinin hakkını arayan muhalefete, "ölüm üzerinden siyaset yapmayın" diyor. AKP taraftarı kimseler ve AKP'nin sosyal medya ekibi twitterda başbakanları için övgü yüklü tagler açıyor hit olsun diye, Soma'da yaşananlar bilinmesin, duyulmasın diye. Hep bir ağız olup Haziran yaklaşırken bu patlamanın yaşanması manidar diyorlar, neredeyse işçiler hükümeti yıpratmak için öldü diyecekler. Korkuyorum ki derler. Toplu taşıma araçlarında, okullarda, iş yerlerinde, sokaklarda yaşanan olayın cinayet olduğunu, hükümetin ekonomi politikalarının sebep olduğu söylendiğinde siyaset yapmakla suçlanıyor insanlar. Üstlerine yürüyorlar, küfür ediyor, tehdit ediyorlar. Hükümet öyle bir algı yaratmış ki siyaset yapmak kendilerinden başka herkese yasak! Bizde ise öyle bir yer etmiş ki siyaset yapmadığımızı kanıtlamaya çalışacak kadar ürküyoruz.

İşte burdan başlamak gerekiyor siyaset nedir, ne için yapılır, kimle yapılır diye sormaya. Devletler niçin var? Ne ara bu derece ayrıştık diye sormak gerekiyor. İnsanlar neden katil başbakanlarını bu kadar seviyor? Neden soyulurken, ölürken, sürünürken başbakanlarından vazgeçmiyor. Neden google aramalarında Soma'nın seçim sonuçları en üstlerde yer alıyor? Biz neyi yanlış yapıyoruz demek gerekiyor. Bizden olmayana üzülmeyecek kadar kalbimiz ve bilincimiz kara bağlamadı! Birimizden binimize şimdi siyaset yapma zamanı. 15'inde çocuklarımızın, garibanın, yoksulun, kadınların, işçi sınıfının, bizim hepimizin yegane kurtuluş yolu, isyan! Korkmadan, korkutmalarına izin vermeden, başı dik. İşte bu yüzden dua etme, rahmet dileme, isyan et kardeşim! Hüznün isyan olsun güzel kardeşim! Yalnızca bugün değil, kurtuluşa dek isyan!



1Kemal Özer


24.05.2014 tarihinde sendika.org'ta yayınlanan yazımdır...
http://www.sendika.org/2014/05/huznunuz-isyan-olsun-bahar-erzan/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder