"Ağır
ağır geldiler
Sonra
hergün geldiler artarak geldiler
Kadınları
çocukları ve
alkışlarıyla
Yoğurt
mayalar gibi geldiler
Pişkin
ekmekleri bölüp de paylaşır
gibi
Su
gibi ateş gibi
Her
gün yeni ağızlar
eklendi ağızlarına
Yeni
yollarla tanıştı ayakları
Her
gün yeni kabuklar çatladı
Yeni
kulaklar işitmeye başladı söylediklerini
Bir
kent oldular sonunda
Ve
adını değiştirdiler ülkenin"1
İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği
Meclisi'nin raporlarına göre 2014 yılının
ilk 3 ayında 276 işçi iş
cinayetlerinde yaşamını yitirmişti. Yine aynı meclisin daha
evvel yayınladığı rapor ve çalışmalara
bakarsanız Türkiye'nin "iş
kazalarında" ne vahim durumda olduğunu görürsünüz.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı'nın verileri ise tabiatıyla
gerçekleri yansıtmıyor.
Dün de Soma'daki özel maden ocağında
gerçekleşen
patlamada, açıklanan
rakamlara göre (şimdilik)
252 insan yaşamını kaybetti. Sendikaların tepkisi içler
acısı, devletin tavrı kan donduruyor,
insanlar "tane" oluyor; bedenleri bir bir yer altından
çıkarılırken.
Bu
bir yas yazısı değildir. Acının, hüznün,
öfkenin isyan olması gerektiğini
düşünüyorum.
Birileri zengin olsun diye, yer altında ve
üstünde kötü bir yaşam,
insan dahi hiçbir canlıya
yakışmayan koşullar dayatılırken elde ettikleri kârla
şehirleri rezidans, avm ve plazalarla
"lüks" bataklıklara
çeviriyorlar. Onlar bunu yaptıkça
kendimize, insanlığımıza ve bil cümle
tabiata yabancılaşıyor ve
makinalaştırılıyoruz. Aramıza nifak tohumları ekiyorlar.
Bizleri
birer kurbanlık gibi katlediyorlar. İstikrar sürsün
Türkiye büyüsün diye, her yıl yüzlerce
işçi yaşamını
kaybediyor. Ölümler basit birer sayı
oluyor ve bir iki insan ölünce daha az
ses çıkıyor; sanki ölümün
azı makbülmüş
gibi. Yüzlercesi ölünce "şehit"
oluyorlar. İşte açmaz da burda başlıyor.
Şunu artık söylemek gerekiyor: "Şehit
mehit değil madenciler, daha fazla kâr
için en kötü koşullarda çalıştırarak
öldürdüğünüz,
insan yerine koymadığınız işçiler."
Dün
patlama gerçekleştiğinden beri HDP ve
CHP'nin Soma'daki maden ocaklarıyla ilgili verdiği araştırma
önergelerinin AKP grubunun oy çokluğuyla
reddedilişinin belgeleri dolaşıyor sosyal medyada. Kendini
akademisyen olarak tanımlayan kimi leş kargaları karbonmonoksitin
tatlı bir ölüme neden olduğunu
söylüyor. Ülkenin başbakanı
ve şürekası
gerek mecliste, gerek bir takım etkinliklerde ağzı kulaklarında
pozlar veriyor ölen işçiler
madenden çıkarılırken. Formaliteden
bile üzülmüyorlar, o kadar kara
kalpliler o kadar gözleri dönmüş.
Sonra
birileri çıkıyor,
işçinin hakkını
arayan muhalefete, "ölüm üzerinden
siyaset yapmayın" diyor. AKP
taraftarı kimseler ve AKP'nin sosyal medya ekibi twitterda
başbakanları için övgü yüklü tagler
açıyor hit olsun diye, Soma'da yaşananlar
bilinmesin, duyulmasın diye. Hep bir ağız olup Haziran yaklaşırken
bu patlamanın yaşanması manidar diyorlar, neredeyse işçiler
hükümeti yıpratmak için
öldü diyecekler. Korkuyorum ki derler. Toplu taşıma
araçlarında,
okullarda, iş yerlerinde, sokaklarda yaşanan olayın cinayet
olduğunu, hükümetin ekonomi
politikalarının sebep olduğu
söylendiğinde
siyaset yapmakla suçlanıyor
insanlar. Üstlerine yürüyorlar, küfür
ediyor, tehdit ediyorlar. Hükümet öyle bir algı
yaratmış ki siyaset yapmak kendilerinden başka herkese yasak!
Bizde ise öyle bir yer etmiş
ki siyaset yapmadığımızı kanıtlamaya çalışacak
kadar ürküyoruz.
İşte
burdan başlamak gerekiyor siyaset nedir, ne için
yapılır, kimle yapılır diye sormaya.
Devletler niçin var? Ne ara bu derece
ayrıştık diye sormak gerekiyor. İnsanlar
neden katil başbakanlarını bu kadar seviyor? Neden soyulurken,
ölürken, sürünürken başbakanlarından
vazgeçmiyor. Neden google aramalarında
Soma'nın seçim sonuçları
en üstlerde yer alıyor?
Biz neyi yanlış yapıyoruz demek gerekiyor. Bizden olmayana
üzülmeyecek kadar kalbimiz ve bilincimiz
kara bağlamadı! Birimizden binimize şimdi
siyaset yapma zamanı. 15'inde çocuklarımızın,
garibanın, yoksulun, kadınların, işçi
sınıfının, bizim hepimizin yegane
kurtuluş yolu, isyan! Korkmadan, korkutmalarına izin vermeden, başı
dik. İşte bu yüzden dua etme, rahmet
dileme, isyan et kardeşim! Hüznün
isyan olsun güzel kardeşim! Yalnızca
bugün değil,
kurtuluşa dek isyan!
1Kemal
Özer
24.05.2014 tarihinde sendika.org'ta yayınlanan yazımdır...
http://www.sendika.org/2014/05/huznunuz-isyan-olsun-bahar-erzan/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder